Tag Archives: fantezi

Sevgin (2006)

Tatmadım hiç böylesine bir his bugüne dek

şüphem yok, bu böyle sürüp gidecek

eksilmemiş uzun, çok uzun zamanlar boyu

yıllar bir bir eridikten sonra da devam edecek

 

Coşku, hüzün, sevinç, şüphe, özlem ve arzu

daha adı bulunmamış büyüleyici birçok duygu

bir rüyada, bir gözler açıkken her hücremi sarmalıyor

 

onu kaybetmek duyduğum en büyük korku

biliyorum, o da beni seviyor, hem de çok seviyor

ne farkeder beraberlik yoksa eğer

muhtaç değil iki tek ruh anlatılmasına sevginin

hatırlatılmasına o bitmez şefkat ve ilginin

bir yarım düşlerken diğer yarımı

vücut bulmasına yanında öbür yarımın.

Olamaz çünkü iki tenli bir ruh

kendine kendi nefesinden daha da yakın.

1 Comment

Filed under Poetry

bir kez daha: başlıksız bir şiir (19 Nisan 2006)

yanma kalbim, ne olursun, yanma

senin gibi sevemeyenlere

alışkanlıklarına hayat diyenlere

rahatlık adına mutluluktan vazgeçenlere

 

biliyorum, perişansın, içten yandın

yoluna git, ne olursun, sen ancak öyle varsın

 

durmaz, bilirim, iner ard arda o alev yaşlar

günün birinde ama bu acı da yavaşlar

sanma ki, için hep böyle kavlar

 

eş ruhun bildin, sevgiye özünü verdin

göz kamaştıran bir serapmış meğer

 

yanma kalbim, ne olursun, yanma

artık ne farkeder?

sen sevdin, biteviye sevdin, ölesiye sevdin

günün birinde bu yanık ta geçer.

Leave a comment

Filed under Poetry

bir şiir, gene başlıksız (16 Nisan 2006)

sensiz gene özlem giyindim bugün

geceye neyseki var henüz biraz

uğraşıyla gün geçiyor bir şekilde

ama onun bitişi yok mu az be az…

 

yılmadan her gün aynı dirençle

ten umutlayıp ta kendini

bulmaya tek eşini

iki tek değil de

bulmuyor mu her seferinde bir tek teni…

 

yaşanmış bir şekilde seneler

birçoğu boş, dolu birazı

ya beş ya on belki de yirmi

hiç artakalan olmuşsa eğer

 

beden ruhun pek gerisinde

kopacak tümden yakın günün birinde

arzu etme edilme gücü

yitecek elbette iste ya da isteme

gün de bitmeyi beceremeyecek

gece hele hiç mi hiç geçemeyecek

 

sensiz gene özlem giyindim bugün

geceler hızla gelip gidiyor artık

tutunmaya gayretli anılar bile

o iki benliği ha terketti ha terkedecek

hiç sevmemiş, hiç te sevilmemiş gibi

sanki kalbimde kalbin asla atmamış gibi

gene sensiz bu yarım ruha

tekrar ve tekrar özlem yükleyecek

Leave a comment

Filed under Poetry

bir başka başlıksız bir şiir (13 Nisan 2006)

Farkı mı sevişimin diğer sevenlerden,

sevgili nefese eş yakınken,

ufuktan bakışlarını çekmeyenlerden;

bulmuşsa bir mucizeyle eş ruhunu

son nefeslerine dek kendini ona vermeyenlerden;

tüm benlikleri hissederken bu ulu gerçeği,

varmış gibi sanki bir yedeği,

yaşamı ölüme itenlerden;

henüz nefes alabiliyorken

her gün yavaş ölenlerden?

 

Tüm benliğim baş koymuş artık sevgiye,

direnmeye zamana ten eriyene dek.

Bulmuş o eş ruhu geç bir mucizeyle,

son nefesine dek kendini verecek.

Yaşamı itmeden ölüme,

henüz alabiliyorken nefes

her gün yavaş yavaş ölmeyecek.

Leave a comment

Filed under Poetry

başlıksız şiir (31 Mart 2006)

Rahat bir hayat. Ayrıcalıklı. Oldukça emin.

Kurulmuş düzen. Krokisi çıkmış geleceğin.

Bir güvence yerleşik dostlar, hepsi el altında;

telaşlar yönelik anlık yaşama, günlük kazançlara.

Diğer tarafta sen…

 

Sevgin ve sen

Sevgimle sen

Uzaklarından bile beni sevebilmen

Seni ruhumda, tenim kadar ben hissettirmen

Ve kaynağına doymak bilmez bir özlem.

Leave a comment

Filed under Poetry

Susadım Sana

Ayrılığın bir ok gibi

saplanıyor kalbime yayla

Kollarım uzanıyor gibi

Anlıyorum, evet, susadım sana.

 

Günler artık bir yıl gibi

çörekleniyorlar üstüme hazla

Gözlerim kararıyor gibi

Anlıyorum, evet, susadım sana.

 

Sensizlik bir bela gibi

yıkılıyor masum gönlüme hızla

Ellerim aranıyor gibi

Anlıyorum, evet, susadım sana.

 

Sessizliğin bir sitem gibi

yükleniyor benliğime hırsla

Dudaklarım kıpırdanıyor gibi

Anlıyorum, evet, susadım sana.

Leave a comment

Filed under Poetry

Değişim

Değişmişim, bana öyle diyorlar.

Başka nasıl olabilirim, soruyorum, sensiz?

Pek gülmüyormuşum, beni hayretle izliyorlar.

Ben tebessüm iplerimi sana vermişim,

nasıl gülerim sensiz?

Boşlukta gibiymişim, sorguya çekiyorlar.

Nasıl dolu olabilirim, soruyorum, sensiz?

Canlılığımı yitirmişim, dirilmemi istiyorlar.

Kalbim sahibinden uzakta, nasıl yaşarım sensiz?

üzülmemeliymişim, benden gayret bekliyorlar

nasıl çaba sarfedebilirim, soruyorum, sensiz?

Nice senelerim varmış, böyle teselli ediyorlar.

Yüzyıl gibi üstüme çöken zamanı nasıl geçerim sensiz?

Geliyormuşsun, şimdi de haber veriyorlar.

Kalbim ne duyacak, soruyorum, şimdiye dek sensiz?

Sevinmeliymişim, artık onlar diliyorlar.

Geçirdiğim acı günleri nasıl unutabilirim, sensiz?

Leave a comment

Filed under Poetry

Mutluluk Yolu

Kalbimde mel’un bir sessizlik

ıssızlarda koşuyorum alabildiğine.

Elle tutulur acı bir sensizlik

sakin köşelerden kaçınıyorum tüm benliğimle.

Sükut etmiş zihnimde yaygın bir boşluk

dolu bir sensizlik terkedilmiş tüm düşüncelerimde.

Bazen bir pençe gibi kavrayan garip bir burukluk

kah coşuyor, kah sükun buluyorum uçsuz bucaksızlarda.

Seni bu şekilde ızdırapla anabilmek

belki de sere serpe uzanmış bir zevk rastgele.

Açılan şefkat dolu kollarında artık bir bitkinlik

koruyuculuk görevlerinden bıkmışa benziyorlar bile.

Gönlümde olabildiğine perişan bir viranlık

yerleştirdiklerine asla inanmıyorlar bile.

Yalnızlık, ebedi yalnızlıklara ümitle sarılmak,

tek çözüm yolu bir yıkım imişcesine,

ümitsizliklerle birleşmek, onlarda dostluk aramak

mutluluğun ilk buruk acılarını tatmak istiyorum.

Leave a comment

Filed under Poetry

içimdeki sen

Sonsuzluklardan sana sesleniyorum

ümitsiz feryatlarımı duymuyor musun?

Lahza lahza geçirdiğimiz mutluluğu anıyorum

ellerimin sıcaklığına özlem duymuyor musun?

yalnızlıklardan sana soruyorum

meçhul gecelerde ızdırap çekmiyor musun?

Ağlamak, hatıralarımız için ağlamak istiyorum

ne olur, itiraf et, sen de aynı şeyleri hissetmiyor musun?

 

ıssız sakinlerden yardım arıyorum

maksadımın derinliğini anlamıyor musun?

Ağlamak, pişmanlık çok geç şimdi,

artık esrarlı sulardan haykırıyorum…

Leave a comment

Filed under Poetry

Notre Dame’in Kamburu

Yağmur damlaları ıssız sokaklarda parlıyordu dansederek

bir karaltı çıktı gecenin sessizliğinden boynu bükük

bir kuş kadar acizdi etrafına bakışıyla ürkek ürkek

hayatın ağır darbeleriyle sırtı bükülmüşe benziyordu.

Yok yok! doğuştan olmalıydı bu kamburu.

Geniş caddelerden geçti seke seke, sular sıçratarak

her hareketinde bir çift nefret bakışıyla karşılaşarak

daha çok öne eğilen başına artık küfürler savrularak

kalabalık caddeleri şimdi korkarak arşınlıyordu

İnsafsız canlılar kitlesi bir çember gibi sarılıyordu

sırtını daha da bükerek merhamete susamış gözlerini

aczinden zevklenen topluluğa çevirerek

yalvarırcasına dayadı yere yırtık pantalonunu.

Son anları gelmiş mahkumlar gibi tuhaf bir tebessümle

bakakaldı karşısındaki gözleri dönmüşlere

nefret taşıyan haykırışlar, bıçak pırıltıları

dayanılmaz yankılar yaratarak beyninde

çırpınıyor, kıvranıyor, yalvarıyordu

artık kurtuluş falan ümit etmiyordu.

Kulaklarına sarıldı haykırarak

daha fazla dayanamıyordu

yere yığıldı sarsılarak, Notre Dame’ın kamburu.

Leave a comment

Filed under Poetry