İstanbul’un göbeğindeki küçük bir parkın ticari amaçlarla tahrip edilmesi gibi bir yerel meseleden kaynaklı gibi görünse de, Türkiye’de devam etmekte olan protestolar açıkça çok daha derin bir öfkeye işaret ediyor. Bu öfkenin yaygın bir şekilde, “ılımlı İslam” ülkesi modeli olarak algılanan, hızla gelişen bir ekonomiye sahip bir ülkede patlak vermesi, hastalığın nedenlerini de: vahşi neoliberal ekonomi ile dini-milliyetçi otoriterliğin kaynaştırılması girişimi. Bu iki sürecin de kurbanları aynı: Bağımsız sivil toplumun dayanışma ruhu ve kültürel hoşgörüsü; bir ulusun ahlaki sağlığının belkemiğini oluşturan ruhun ta kendisi. Buradan da anlıyoruz ki bu protestolar, serbest piyasanın toplumsal özgürlük anlamına gelmediğinin, ancak otoriter politikalarla bir arada bulunabileceğinin canlı kanıtıdır. Bu protestoların neden dünya çapında kurulu düzeni sarsan aynı küresel ajitasyonun bir parçası olduğunun da göstergesidir bu. Özgürlük ve kurtuluşa önem veren bütün insanlar, Türkiye halkına “Hoşgeldiniz!” demelidir. Şimdi aynı küresel mücadelenin parçalarıyız. İspanya, İsveç, Yunanistan, Türkiye… Ancak yan yana mücadele edersek bir şansımız olacak!
View original post 252 more words