özlem (15 Mart 2001)

En ufak köşesini bile düşlüyorum bu sıralar memleketin;

o eşsiz kokusu her hücremde, buram buram.

Susamışım inanılmaz.

Doyulacak gibi bir açlık değil bu.

Özlemi dağlamış özünü dimağımın.

 

Çocukluğum geçti birçok yerinde,

ve de gençliğimin o kaygısız ön yılları;

ilk yetişkinliğimin en büyük cazibesi orada,

iyi bilirim hem anılarımdan hem de yaşadıklarımla.

 

Şirin şipşirin bir yeri yokluyor hafızamın nabzını vatanın sık sık:

deniz kenarındaki o misafirperver şehir;

işte o güzelim rıhtım karşıda, çay bahçelerine bakıyor,

sağda, büyük dayımın öğretisi ilk dondurma revanili pastane,

iç kıyıdaki hapisane kulesini gözlüyor.

Biraz ötede ince ada yolu, bir çocuklar bayramı korteji sanki,

ara sokaklarla birlik olmuş, dalgalanıyor;

önünden geçtiği hanelerin her birinde adeta bir anım.

 

Ada yolunu izliyorum,

beni en yüksek noktasına götürüyor şehrin;

deniz tüm heybeti ve canlılığıyla göz önünde, sere serpe.

 

İşte karşımda duruyor o ev, çocukluğumun tüm esrarıyla.

Biraz benzi atmış boyasının,

ama gene de şatafatlı, o şehrin denizi kadar.

Tarifsiz bir şefkat kokuyor, üstüne yayıldığı toprağında.

Pencereler göğe doğru uzanmış iyice sanki,

artık içini ısıtmayan o can varlıklarım gibi.

Annemi görüyorum merdivenlerinde o evin,

ne kadar genç, ne kadar güzel, ne de güleç.

Bir de elimdeki geçmişe bakıyorum.

Küçücük bir çocuk o birden,

annesinin yanında ön camdan babasını gözlüyor;

elinde çanta, başında çok yakışan bir geniş kenarlı şapka;

yanındaki çocuk ta çok can bir yakınım.

Anneannemi pek seçemiyorum, karanlıkta kalmış,

annem yanında, dedim, ama peki ya kucağındaki bebek?

O da öbür can yakınım olmalı,

hani pek hem de pek az tadına varabildiğim

o çocuktan hasta varlığım.

 

Yanıbaşımda annemin kokusu, kalbinin sımsıcaklığı.

Kah yürüyorum dar, dik yokuşlarında o şehrin;

kah dalmış çocuk gözlerim denizine uçsuz bucaksız.

Kalbimde yaşanmışlıkların ve de

yaşanamamışlıkların ağırlığı,

yaşanbileceklerin endişesi hem de meraklı bekleyişi.

Bir de şu toprağını araması yok mu gurbet ağacının!

Bahara özlem içinde dalları.

Uzun sürdü kış bu sefer.

Güneşine hasret menleketin ve de

içe çekilesi sıcağına.

 

Yanıbaşımda annemin kokusu, kalbinin sımsıcaklığı.

Leave a comment

Filed under Poetry

Your readership is appreciated.

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s